Tanık oldukları barış ihtimalinin kaydını tutup belleğimize not düşen iki belgesel yönetmeninin, Çayan Demirel ve Ertuğrul Mavioğlu’nun maruz kaldığı düşman ceza hukuku kararı nedeniyle, arkadaşlarımızla dayanışmak için bugün burada bir araya geldik.
2013 yılında, barış ve çözüm süreci devam ederken çekilen Bakur (Kuzey) belgeseli, Türkiye sınırları içindeki PKK kamplarını görüntüleyerek, örgütün Türkiye sınırlarının dışına çekilme sürecine tanıklık etmiştir. 2015 yılında kurgusu tamamlanarak seyircilerle buluşmaya hazır olan Bakur belgeselinin 2015 Uluslararası İstanbul Film Festivali’ndeki galası eser işletme belgesi olmadığı gerekçesiyle bir gün kala engellenmiş ve bu, büyük bir uluslararası skandala neden olmuştu. Daha sonra ise Bakur gerek Türkiye’de, gerekse yurtdışında, örneğin Almanya’da DOKLeipzig, İsviçre’de Visions du Réel ve İsveç’te Stockholm Film Festivali gibi önemli uluslararası belgesel festivallerinde bugüne kadar on binlerce izleyiciyle buluştu.
Bakur belgeselinin Türkiye’deki gösterimlerinden biri de Mayıs 2015’te Batman’da Yılmaz Güney Sineması’nda gerçekleştirilmişti. Bu gösterimden tam iki yıl sonra, 2017 yılında, filmin yönetmenleri Çayan Demirel ve Ertuğrul Mavioğlu’na, “terör propagandası yapmak” suçlamasıyla dava açıldı. Söz konusu davanın geçen Perşembe günü, yani 18 Temmuz 2019 tarihinde Batman 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen yedinci duruşmasında, mahkeme heyeti, yönetmenler Çayan Demirel ve Ertuğrul Mavioğlu’na gıyaplarında, üstelik son savunmaları dahi alınmadan 4 yıl 6 ay hapis cezası verdi. Avukatların mazeret bildirmiş olmalarına rağmen savunma hakkını hiçe sayarak kararını açıklayan mahkeme heyeti, ayrıca Çayan Demirel’in Bakur belgeselini bitirdikten hemen sonra geçirdiği rahatsızlık nedeniyle %99 Sürekli Engelli Raporu’nu dikkate dahi almayarak ‘yeniden suç işlemeyecekleri yönünde olumlu kanaat oluşmaması... infazdan kaçma ihtimalleri’ gibi gerekçelerle her iki yönetmene de yurtdışı yasağı koydu.
Batman 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Bakur belgeselinin yönetmenlerine verdiği hapis cezası kararı bir ilk değildir. Şubat 2019’da aynı mahkeme, Nû Jîn (Yeni Yaşam) belgeselinin yönetmeni Veysi Altay’ı yine “terör örgütü propagandası” suçlamasıyla 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırmış, aynı davada Batman Yılmaz Güney Sineması yöneticisi Dicle Anter’e de aynı suçlamayla 2 yıl 1 ay hapis cezası vermişti. Bakur belgeseli davasında ise hapis cezaları daha da arttırılarak 4 buçuk yıl olmuş ve bu Türkiye sineması tarihine ikinci bir kara leke olarak geçmiştir.
Çözüm sürecinin devam ettiği 2013 yılında çekimlerine başlanan ve 2015 yılından bu yana, yani 4 yıldır on binlerce seyirciyle buluşan Bakur belgeseli, şiddeti teşvik etmeyen, terör eylemlerini haklı göstermeyen ve nefret yerine barış duygusunun oluşmasını sağlamayı amaçlayan bir sanat eseridir. Batman 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği bu düşman ceza hukuku kararı, hem filmin yönetmenlerinin sanatsal ifade özgürlüğünü hiçe saymaktadır, hem de Türkiye’de üretimde bulunan tüm sinemacılara yönelik doğrudan bir ifade özgürlüğü ihlali ve tehdit niteliğindedir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile korunan sanatsal ifade özgürlüğü, sanatçının özgürce çalışmasını, eserini yaygınlaştırmasını ve bunun müdahaleye uğramamasını güvence altına alır. Türkiye Cumhuriyeti Terörle Mücadele Kanunu’na göre dahi çok açık ve net bir şekilde ifade özgürlüğü kapsamında kabul edilmesi gereken belgesel film yaratmanın suçmuşçasına değerlendirilip, yönetmenlerinin yargılanması hukuka tamamen aykırıdır. O yüzden, değil yönetmenlerine hapis cezası verilmesi, aslında bu davanın hiç açılmaması gerekirdi. Kendi Anayasamıza, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına da aykırı bir yargılama sonucu verilen bu kararı kabul etmiyoruz. Sinemacılar olarak özgürce üretme hakkımızın ve de izleyiciler olarak sinema eserlerine özgürce erişim hakkımızın elimizden alınmasına karşı mücadelemizi kararlı bir şekilde sürdüreceğiz.
Bakur Belgeseliyle Dayanışma Platformu
20 Temmuz 2019